MİHRİŞAH VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ (H.1221- M.1806)
MİHRİŞAH VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ (H.1221- M.1806)
Anadolu Hisarı’nda Küçüksu Kasrının yanındaki bu çeşme,, Lâle Devrim meydan çeşmeleri kadar olmasa bile işlemeli ayna taşları ile barok üslûbunun zarif bir örneğidir. Çeşme dört yüzlüdür. Dikdörtgen bir plân üzerine yapılmıştır. Cadde ve deniz yüzleri 3.96 m öteki yüzleri ise 3.20 m dir. Geniş yüzlerinde Selim III’ün tuğrası vardır. Oymalı ayna taşları yuvarlak bir kemer içine alınmıştır. Bunları önlerinde yeren yüksek tutulmuş kurna biçimi yalaklar bulunur. Haznenin boş kısımları yer yer kabartma motiflerle süslenmiştir. Çeşmeyi hafifçe yukarıya kalkık, baştan başa kabartmalarla kaplı bir saçak çevirmektedir. Üstü kurşun kaplı büyük bir kubbe ile örtülüdür. Ayrıca dört köşede kasnaklı birer kubbecik aha bulunmaktadır.
Çeşmenin kitabesi her yüzde sekizer mısra olmak üzere dört cephede güzel bir talik ile saçak altına konmuştur.
Kasır tarafındaki yüzünde:
“ Şehinşah-ı cihan Sultan selim Han-ı hümâyun-fer”
“ Şua’-ı pertev-i iclâline peyk-i zafer yâver”
“ Feza-yı sînesi gülzâr-ı mazmûn-ı meânidir”
“ Cihâna gelmemişdir böyle bir şâh-ı sühan-perver”
“ Nigâhı mâye-i iksir-i canbahş-i saadetdir.”
“ Künûz-ı cevher-i eltâfının hasret-keşi Kayser”
“ Yed-i teshîre al şimden gerû heft e kaalîmi”
“ Olunca râyet-i ikbâline çün Hüdâ rehber”
Deniz tarafındaki yüzünde:
“ Tulûu Mihrişah’dan gün gibi ol mâh-ı garrânın”
“ Sipihre tâli-i mes’ûdunu remz itdi Şeyh-i ekber”
“ Ba âlemde hubâb-ı âb-ı lûtfu olsa ger evzan”
Mayıs 1997
“ Ne mümkündür derâhim ola ana bahr ile hember”“ Bu câ-yi dil- küşâda yâdigar olmak için her bar”
“ Derûn-ı enverindehayli müddet olub muzmer”
“Yapıldı tisebilillâh bu âsâr-ı cemîl elhâk”
“ Ola hoşnûd-ü râzi hidmetinden rûh-i Peygamber”
Hisar tarafındaki yüzünde;
“ Mesûbat-ı cezîlin Vâlide Sultân-ı zî-şâna”
“ Hedâyâ itdi rûh-i pâkine şâh-ı bülend-ahter”
“ Temâşâ eyleye züvvâr dua-yi sâhib-ül-hayre”
“ Heman elfâz-ı ma’nâsın su gibi eylesün ezber”
“ Ferâmuş itdi dilden çeşme-i hurşîd ile mâhı”
“ Budil-cû çeşmeyi seyr eyleyüb çarh-ı sitem perver”
“ Şehîdan-ı itaş-ı Kerbelâ’ya eyleyüb tebşîr”
“ Didi rıdvan-ı cennet işte mâ nûş eyle gel kevser”
Cadde tarafındaki yüzünde:
“ Nukaat-ı lâfz-ı şîrîni çekerken safr-ı imlâya”
“ Kesildi su duyunca lezzet-i vasfında kand-i dehr”
“ Çıkub kestirme yoldan ragbet itmezken terâzûye”
“ Ne tam kırat ile bulmuş suyan nev ma’den-i gevher”
“ Suyunca varmak ister mâcerâmız bundadır şimdi”
“ Olub sahn-ı çemende serv-kad nâzende bir dilber”
“ Bu dil-cû çeşmeye şayeste hafif böyle bir târih”
“ Küçüksu virdi zîr-i kıt’a-i elmâsa zîb-ü fer”
(1221)