;

KAPTAN-I DERYÂ, HATİPZÂDE YAHYA PAŞA ÇEŞMESİ (H.1145- M.1732)

Karaköy, Kalafat Caddesindedir.

Kesme taştan, lale devri üslubunda yapılmış, küp gövdeli meydan ve iskele çeşmesidir. Denize karşı olan cephesi öne doğru yatık durumdadır. Çeşme köşeleri dilimli konsollarla yumuşatılmış olmakla beraber sadece denize bakan cephenin yan cephelerle birleştiği köşelerdekiler sağlamdır. Haznesinin üzeri muhtemelen pramid çatıyla örtülü idi. Günümüzde üzeri otlarla kaplı, saçağı haraptır. Denize bakan cephe üzerindeki saçak konsollarının az bir kısmı sağlam vaziyettedir. Bu yüzde bulunan sivri kemerli çeşme nişi, silmeli bir dikdörtgen çerçeve içine alınarak dışa taşkın bir biçimdedir. Kilit taşında bir rozetin yer aldığı kemerinin iç kısmı natüralist biçimde lale motifleriyle süslenmiştir. İki yanında bulunan çeşmeciklerden sağdakinin sivri kemerinin üzerinde silmeli dikdörtgen bir pano bulunur. Bu panonun içi sırasıyla bir kartuş, bunun üzerinde büyük ölçüde silinmiş, lale motifleriyle oluşturulmuş bir taç ve tepede iki yanda birer rozetle süslenmiştir.

 

 

 

Çeşmenin günümüze ulaşan şair Vehbi’ye ait kitabesi yatay dikdörtgen bir pano içersinde sağ yüz üzerinde yer almaktadır. “İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri”’ndeki eski bir fotoğrafında, günümüze gelmeyen şair Vehbi’ye ait diğer kitabenin caddeye bakan cephedeki orta niş üzerinde yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu cephedeki düzenlemede diğer cephenin aynısıdır. Soldaki çeşme nişinin üzerindeki süslemeler hafifçe belli olmakta ise de sağ nişteki tamamen harap olmuştur. Sol taraftaki çeşmeciğin içi betonla doldurulmuş, büyük bölümü toprak altında kalmış mermer teknesi hariç diğerlerinin tekneleri toprağa gömülü durumda olup muslukları koparılmıştır.

Çeşmenin birinci kitabesi (günümüze gelmemiştir):

“ Hazret-i Sultân Mahmud âb-ı rû-yı saltanât”

“ Menba-ı ayn-ı adâlet hayr sâhib- basenât”

“ Su yerine bezl-i envâl-i firâvân eyleyüp”

“ Devletinde oldu sîrâb-ı inayet kâinat”

“ Hisse-mend-i hayr idince hep rical-i devletin”

“ Oldu pür-âvûz cûd u refetiyle şeş-cihât”

“ Âsaf-ı devrân Ali Paşa-yı zî-şânın dahi”

“ Kethüdây-ı ekremin kıldı sezây-i iltifât”

“ Kethüdâyı Sadr-ı a’zam hazreti Yahyâ Ağa”

“ Nâil-i âmâl ola ol zâtı memdûhü’s-sıfat”

“ Bu mualki çeşmeye terh-efken-i bünyad olup”

“ Hayr-i cârîye muvaffak oldu hakka kim o zât”

“ Didi Şakir bendesi târih-i itmâmın anın”

“ Lütf-ı Yahyâ çeşme-i nev menbâ-ı âb-ı hayat”

İkinci kitabe:

“ Cenab-ı hazret-i Yahya Ağa kim oldu pirâye”

“ Vücudû lâ-yı berg gibi ehl-i had u illhaya”

“ İdüp te’siri hükm-i iştikak-ı ismini izhar”

“ Sebeb oldu şifa abı ile bu şehri ihyâya”

“ Mukaddem Kethüdâ-yı Sadr-ı a’zam olduğu demde”

“ Şüru’itmişdi bu ayn-ı hayat-efzâya inşâya”

“ Veliyyi ni’met-i âsâr-ı sıdk-ı hidmeti gör kim”

“ Teveccüh itdi tab’-ı Hüsrevî ol zat-ı vâlâya”

“ Büyük Ağa olup ıstabl-ı has-ı pâdişâhide”

“ Rikâb-ı rahş-ı kâma basdı pâ kesb eyledi pâye”

“ Hususâ oldu bâizn-i hümâyûn mahremi dâmâd”

“ Efendisi Ali Paşa-yı sahib-sadr-ı yekdûya”

“ Suyun buldu dahi bünyâd-ı çeşme kılmadan encâm”

“ Hitamında kemâl ile ire maksûd-ı aksâya”

“ Birer târihi müstesnâ dur her mısraı Vehbî”